“EVLİ KADININ BEKARLIK SOYADI” YARGI PAKETİNDE NEDEN YOK
Bugün 17 Şubat. Bundan 98 yıl önce, 17 Şubat 1926’da; TBMM’de 743 s. Türk Kanun-u Medenisi kabul edilmişti. 1876 yılında yürürlüğe girmiş olan Mecelle, medeni hukukun Aile ve Miras alanlarını içermiyordu. Aile Hukuku’nda (kısa dönem yürürlükte kalan Hukuk-ı Aile Kararnamesi dışında) Şeriat Kuralları, Miras Hukuku’nda ise İslam Miras Hukuku düzenlemeleri uygulanmaktaydı.
İsviçre Medeni Kanunu’ndan çeviri ile oluşturulan Türk Kanun-u Medenisi; “Laik” sisteme göre belirlenmiş “Kişiler, Aile, Eşya ve Miras” hukuku alanındaki düzenlemeleriyle bu eksiliği giderdiği gibi, yine bu alanlarda “kadın-erkek” eşitliğinin temel adımını atmıştır.
Bununla birlikte; Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 E. 2023/38 K. s. ve 22/02/2022 t. Kararı ile iptal edilen “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir.” düzenlemesinden anlaşıldığı üzere bu eşitlik günümüz kadar sağlanabilmiş değildir.
Anayasa Mahkemesi (AYM); “evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması sebebiyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği” sonucuna ulaşırken, “…. kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasının ailenin ortak bir soyadına sahip olmasını mümkün kılan tek seçenek olmadığı açıktır. Bu bağlamda eşlere içlerinden birinin soyadını veya bunun dışında bir adı ortak soyadı olarak belirleme imkânının tanınması ya da ortak soyadının eşlerin evlenmeden önceki soyadlarının birleşimden oluşacağının öngörülmesi de mümkündür.” demiştir.
Bu tespiti doğrultusunda da; doğacak hukuksal boşluğu kamu yararını ihlal edecek nitelikte gördüğünden, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” düzenlemesinin iptaline ilişkin hükümlerin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
Bu süre; 28/01/2024 tarihinde dolmuş ve 4721 s. Türk Medeni Kanunu 187.md. yürürlükten kalkmıştır.
Maddenin yürürlükten kalkmasından itibaren, “artık kadının, sadece evlenmeden önceki soyadını kullanabileceği” yönünde -iyimser- yorumlar yapılmıştır.
AYM’nin, iptal kararının kamu yararını ihlal edecek nitelikte bir boşluk doğuracağını tespit etmesine ve hemen 1 ay içerisinde yeni bir (8.) Yargı Paketi Kanun Teklifi’nin TBMM’ye sunulmasına rağmen; yargı paketinde bu boşluğu giderecek bir düzenleme yer almadığı görülmektedir. Bu tablo karşısında; “neden yok ?” sorusu gündeme gelmektedir.
“İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme” gibi radikal bir tavırda da görüldüğü üzere; Ak Parti iktidarı, muhafazakar tabanının “Aile Hukuku” alanındaki değer yargılarına direnememekte, bu dünya görüşünü dahil olmak istediklerini beyan ettikleri AB normlarına tercih etmektedir. Bu gerçeklik dikkate alındığında; bugün itibariyle, AYM’nin yol gösterdiği şekilde bir düzenleme yapmayacağını düşünüyorum.
Peki, “hukuksal boşluk” varsa nasıl yol alınacak. Evet; Aile Hukuku ilişkilerini belirleyen temel düzenleme olan Medeni Kanun çerçevesinde ciddi bir hukuksal boşluk var. Ama uygulamada boşluk olmadığı düşünülmektedir ki; e-devlette evli kadının bekarlık soyadı kullanılabilmesi koşulları şöyle tanımlanmaktadır: “Bu hizmeti kullanarak, evli / dul kadınlar eşlerinin soyadları ile beraber kendi soyadlarını veya sadece eşlerinin soyadını; eski eşlerinin soyadını kullanan boşanmış kadınlar eski eşlerinin soyadları ile beraber önceki soyadlarını veya sadece önceki soyadlarını kullanmak üzere değişiklik başvurusunda bulunabilirler.”
E-devlette (tabii ki, devlette) bu uygulamaya devam edilmesine (*) olanak sağlayan, yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı hissettirmeyen, halen yürürlükte olan hukuksal düzenlemelerdir :
- 2525 s. SOYADI KANUNU:
“Madde 4 – Soy adı seçme vazifesi ve hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir.
(İptal birinci cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 8/12/2011 tarihli ve E.: 2010/119, K.: 2011/165 sayılı Kararı ile.) Koca ölmüş ve karısı evlenmemiş olursa veyahut koca akıl hastalığı ve akıl zaifliği sebebiyle vesayet altında bulunuyor ve evlilik de devam ediyorsa bu hak ve vazife karınındır.
Kocanın vefatiyle karı evlenmiş veya koca evvelki fıkrada zikredilen sebeplerle vesayet altına alınmış ve evlilik de zeval bulmuş ise bu hak ve vazife çocuğun baba cihetinden olan kan hısımlarından en yakın erkeğe ve bunların en yaşlısına yok ise vasiye aittir.”
- SOYADI NİZAMNAMESİ:
“Madde 17 – (Değişik: 25/3/2009-2009/14848 K.)
Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”
Görüldüğü üzere; Soyadı Kanunu, “evlilik birliği” için soyadı öngördüğü ve bunu seçme konusunda kocayı “tek hak sahibi” kıldığından, kadının, aile (ya da koca diyelim) soyadının olmadığı) bir soyadı seçmesi ve bu iradeyi tek başına hayata geçirmesi olanaksızdır.
Fark edilmiştir ki; Soyadı Nizamnamesi, AYM tarafından iptal edilen düzenlemenin bire bir aynısını içermektedir. Ancak; 4721 s. Medeni Kanun 187.md’nin iptali, bu maddeyi kendiliğinden hükümsüz hale getirmemektedir. Hatta madde için “yasaya aykırı” tanımı dahi yapılamaz Soyadı Nizamnamesi’nin dayanağı 4721 s. Medeni Kanun değil, 2525 s. Soyadı Kanunu’dur. O nedenle; bu madde için, “hukuka aykırı”, (tescilli olduğu şekilde) “anayasaya aykırı” diyebiliriz, buna karşılık maddenin iptali için açılacak bir İdari Dava, büyük olasılıkla bu nedenle reddedilecektir.
ÇÖZÜM: Muhafazakar tabanı olanlar belki geri duracaktır ama özellikle muhalif partilerin milletvekillerinin gerek Adalet Komisyonu’nda gerekse Genel Kurul’da; ”4721 s. Türk Medeni Kanunu 187.md.’nin YENİDEN DÜZENLENMESİ” ve “2525 s. Soyadı Kanunu 4. md’nin DEĞİŞTİRİLMESİ” (**) konusunda kanun teklifi vermeleri ve ısrarlı biçimde mücadele etmeleri zorunludur.
Aksi takdirde; evli kadının tek başına yönelteceği iradesine olanak sağlamayan şekilde sürdürüleceği anlaşılan mevcut uygulamanın dayanaklarının tamamen ortadan kalkması için, başta Soyadı Kanunu 4. md’nin itiraz yoluyla AYM önüne götürülüp iptal edilmesi olmak üzere uzun bir yargısal süreç beklemektedir bizi. 22/02/2022 t. İptal Kararı’nın 9’a 6 oy dağılımı ile verilmiş olduğunu ve iptal yönünde oy kullanan iki üyenin görev süresinin Nisan ve Mayıs 2024’de dolacak olmasını göz önünde alınca; AYM’nin bir sonraki sefer iptal kararı vereceği konusunda iyimser olamıyorum.
(*) Bugüne kadar; evli kadının “sadece bekarlık soyadını kullanmak isteğini içeren bir başvuru yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise başvuruya nasıl yanıt verildiği konusunda bir veriye ulaşamadım. Kamuoyuna yansıyan olmuşsa da, gözümden kaçmış demektir.
(**) Alıntıladığım madde metninde de ifade edildiği gibi, 2525 s. Soyadı Kanunu’nun 4. md/2.fk-1.c AYM tarafından 8/12/2011 t. AYM Kararı ile iptal edilmiştir. “Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır” hükmü, “Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur” gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu hükmün yerine de, bugüne kadar yeni bir düzenleme yapılmamıştır. Değişiklik teklifi bu eksikliği de giderebilir, gidermelidir.
17/02/2024